Ne ara bu kadar aciz, duyarsız olduk? Biz ki 'yaratılanların en üstünü (!)' olarak nitelendiriliyoruz. Çoğu zaman utandığım oluyor bu durumdan. Canından can kaybeden annelerin feryatlarını duyuyorum. Annenin acısını gözetmeden olayları siyasi yöne vuran, ölünün arkasından küfürler savurabilecek kadar çirkinleşen insanlar gördüm. Kendi çıkarları için 'dost' kelimesinin anlamını hiç eden, 'Yaptıklarımı bana yapsalar, yaşadıklarını ben yaşasaydım ne olurdu, nasıl hissederdim?' diye düşünmekten aciz bir avuç insan oluverdik; yaratılanların en mükemmeli iken.
Suriye savaşı nedeniyle Türkiye'nin aldığı göç çok konuşuldu. Eleştirenlerin kendince haklı sebepleri de var tabi. Ama ben işin o boyutuna girmeyeceğim. Hepimizin içinde yaşadığı bi durum bu. Kendimi daha iyi ifade etmek adına örnek vereceğim. Sokağa çıktığımızda her üç adımda bir en az iki Suriyeli 'çocuk' dilenciyle karşılaşıyoruz. Üstleri yırtık, o masum yüzler bakımsızlıktan yara bere olmuş, kir içinde kalmış. Sokaklarda yatıyorlardır belki de. Çocukların minicik bedenleri için fazla tehlikeli değil mi sokaklar? Biz ki; kardeşimizi, çocuklarımızı, yeğenlerimizi gözümüzden sakınıyoruz. Buraya kadar tamam. Peki onlar ister miydi böyle bir yaşamı? İnsan muamelesi görmedikleri hayatı kendileri ister miydi en güzel dönemlerinde?
Peki yerlerinde biz olsaydık? Savunmasız, çaresiz, sokaklarda... Küçücük ellerimizle, bir dayatmayla yaşamaya mecbur bırakılsaydık; biz ne yapardık?
Bu mevzunun ufacık bir kısmı. Beni anlayabilirsiniz. Biraz empati :)
